top of page

“An”ı Yaşayalım. Ama Nasıl?




Hayatın en keskin paradokslarından birisi, en parlak geleceğinizin şimdiye dikkat etme yeteneğinize bağlı olmasıdır.


Hayat şu anda yaşanıyor. Fakat çoğunlukla, geçmişin paslı anılarına hayıflanarak ya da gelecekte olabilecek kötü olasılıklara endişelenerek, bugünü yaşamayı es geçiyoruz. İçerisinde yaşadığımız dünya da zihinsel dağınıklığa önemli bir şekilde katkıda bulunuyor. Her zaman bir şeyler yapıyoruz ve hareketsiz kalıp, sakinleşmeye çok az zaman ayırıyoruz.


İş yerindeyken, tatile çıkmayı hayal ederiz. Tatildeyken ise çalışma masalarımızda yığılmış işleri düşünüyoruz. Geçmişin tekrarlayan anılarına ya da gelecekte neler olabileceğine dair korkuyoruz. Anı yaşamayı takdir etmiyoruz, zihinlerimiz maymunların daldan dala atlaması gibi düşünceden düşünceye atlayıp duruyor.


Çoğunlukla düşüncelerimizin farkında olmaya çalışmıyoruz, bunun yerine düşüncelerimiz bizi kontrol ediyor. Zihinlerimizi ve hayatımızı kontrol edebilmek ve hayatın içerisinde dengeli hissedebilmek için zihnimizi “yapma” halinden “olma” haline odaklamalıyız.


“An”ı yaşamaya daha çok ihtiyacımız var. “An”ı yaşamak (yani bilinçli farkındalık), aktif ve istekli bir şekilde şu ana dikkatimizi vermektir. Bunu yaptığınızda sadece düşüncelerinizden ibaret olmadığınızı, bu düşüncelerinizi yargılamadan gözlemleyebildiğinizi fark edebileceksiniz. Bilinçli farkındalık; düşüncelerinizi uzaklaştırmaya ya da değiştirmeye çalışmadan, onlarla birlikte var olabilmeyi içerir.


Zihnimizde olan bitenleri yargılamadan sadece onların farkında olmak beraberinde bir çok olumlu sonuç doğurur. Bilinçli farkındalık stresi azaltır, kronikleşmiş ağrıları azaltır, kan basıncını düzenler. Günde sadece bir kaç dakika o ana odaklanmak, stresi azaltarak kalp krizi riskini düşürür.


Bilinçli farkındalığı olan insanlar daha mutlu, daha coşkulu, daha empatik ve daha güvenli olurlar. Aynı zamanda benlik saygıları daha yüksektir ve kendi zayıf yönlerini daha çok kabul etmektedirler. Bu sayede diğerlerinin olumsuz eleştirilerini tehdit hissetmeden ve öfkelenmeden dinleyebilirler. Romantik ilişkilerinde daha az kavga ederler ve daha uyumludurlar. Sonuç olarak bilinçli farkındalığı olan çiftler daha doyurucu bir ilişki yaşarlar.


Bilinçli farkındalığın yararlarından bahsettikten sonra ortaya çıkan en önemli şu oluyor: “Bunu nasıl yapacağız?”


Şu anda yaşamak çok büyük bir paradoks içerir: Bunu yararları için uygulayamazsınız. Bunun nedeni, ödül beklentisinin, tüm süreci sarsan geleceğe yönelik bir zihinsel süreç başlatmasıdır. Yani amaç zihninizi o anda tutmakken, bunu yapmak o andan çıkmanıza sebep olur. Bunun yerine fayda göreceğinize inanmanız yeterli olacaktır. İronik bir şekilde fayda görme beklentinizi bir kenara bırakıp, sadece uygulamanız fayda görmenizi sağlayacaktır. Bunu nasıl yapabileceğinize dair bir kaç ufak taktiği yazının devamında bulabilirsiniz:



Performansınızı arttırmak için bunu düşünmeyi bırakın.


“An”ı yaşamakla ilgili en büyük çelişki, şu an ne yaptığınızı düşünmenin yaptığınız şeyi daha kötü yapmanızı sağlamasıdır. Topluluk önünde konuşmak, dans etmek, yeni biriyle tanışmak gibi sizi heyecanlandıran durumlarda, bu heyecanınıza odaklanmak sadece daha fazla heyecanlanmanızla sonuçlanır. Zihninizde ve vücudunuzda olan bitenler yerine içerisinde bulunduğunuz odaya, seslere, gördüklerinize odaklanmak ise heyecanınızın siz farkında olmadan azalmasını sağlar. Dolayısıyla, daha fazla kendiniz olmak için dikkatinizi daha fazla çevrenize vermelisiniz.


“An”a odaklanmak aynı zamanda aşırı düşünmenizin de önüne geçer. Bu sayede kendinizi yargılamayı ve eleştirmeyi bir kenara bırakarak rahatlayabilirsiniz. Yani kendinizi kafanızın içerisine sıkıştırmaktansa serbest bırakabilirsiniz.



Geleceği düşünmekten kaçınmak için, günümüze odaklanın (tadını çıkarın).


Çoğu zaman geçmişle ya da gelecekle ilgili düşüncelerimize o kadar dalarız ki şu an ne yaptığımızın farkında olmayız ve dolayısıyla da keyif almayız. Yemek yerken “geçen yediğimde daha lezzetliydi” ya da “keşke biraz daha olsa” diye düşünürüz. Bu düşünceler de o yemekten alacağımız keyfi ve hazzı doğrudan azaltır.


Bunun yerine şu an yaptığınız şeyin tadını çıkarmaya bakın. Tatlı yerken, banyo yaparken, açık havada yürürken, müzik dinlerken bunu yapabilirsiniz. Yapmanın yolu ise duyularınıza odaklanmaktan geçiyor. Aldığınız tatlar, suyun sıcaklığı ve yumuşaklığı, temiz havanın kokusu, müziğin melodileri nasıl? Bunları keşfetmeye odaklandığınızda “an” da kalmaya başlıyorsunuz demektir.


Bu yöntemi günde bir kaç dakika uyguladığınızda daha mutlu, keyifli ve daha az stresli hissetmeye başladığınızı göreceksiniz. Aynı zamanda geçmişle ilgili hayıflanmalarınız, gelecekle ilgili endişeleriniz de zihninizi daha az meşgul etmeye başlayacak.



İlişkinizde mutlu bir gelecek istiyorsanız, şu ana odaklanın


Bilinçli olarak farkında yaşamak kişilerarası yaşam üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Dikkat aslında insanları agresif dürtülere karşı aşılar, bağışıklık kazanmasını sağlar. Bilinçli farkındalık, zihninizde olanları nasıl yorumladığınızı ve bunlara nasıl tepki verdiğiniz konusundaki farkındalığınızı artırır, duygusal kararlarla hareket etmeyi azaltır. “An”a odaklanmak zihinsel becerinizi arttırarak, otomatik olarak değil düşünerek hareket etmenizi sağlar. Bilinçli farkındalık, kendiniz üzerinizdeki kontrolünüzü arttırır ve özgüveninizi zedeleyici iç konuşmalara dalmadığınız için davranışınızı daha iyi düzenleyebilirsiniz.


Sevgilinizle ya da eşinizle vakit geçirirken “an”a odaklanmaya çalışmak pek kolay olmayabilir. Bunu yapabilmek ve hızlıca “an”a dönebilmek yapabileceğiniz çok kolay bir egzersiz var: nefes. Kendinizi yaşadığınız “an” a döndürmenin en kolay yolu nefesinize odaklanmaktır. Çünkü nefesiniz, her “an” sizinle birliktedir ve dikkatinizi ona yöneltmeniz hızlıca “an” a dönmenize sebep olur. Nefes, bir çok uydurma terapi yönteminde söylendiği gibi “sihirli” bir etkiye sahip değildir, sadece zihninizi şu “an”a odaklamanızı sağladığı için rahatlamanızı ve zihninizin içindekilerle uğraşmanızı engelleyici bir etkiye sahiptir.



En iyi sonucu almak için, akış içerisinde kaybolun.


Şu an içerisinde yaşamanın en iyi yolu kendinizi akışa bırakmaktır. Bu durum, kendinizi bir göreve ya da uğraştığınız bir şeye kaptırıp, diğer hiçbir şeyin farkında olmadığınız zaman oluşur. Bu sayede zihninizin içinden ya da çevrenizden herhangi bir şey dikkatinizi dağıtamaz ve keyfinizi kaçıramaz.


Kendinizi akışın içerisine kaptırmanın en iyi yolu yapabileceğiniz bir uğraşı belirlemektir. Bu uğraşı becerilerinizle uyumlu, ulaşabileceğiniz fakat sıkılmayacağınız kadar da zorlayıcı bir uğraşı olmalı. Ayrıca neler yapacağınızı adım adım bildiğiniz, iyi planlanmış bir yol haritasına sahip olmalısınız (bir enstrümanı çalmaya başlamak, bir spora başlamak gibi).


Bu uğraşıya başlayıp, ilerlediğinizi gördükçe ve hem çevrenizden hem de kendi içinizden takdir aldıkça kendinizi akışın içerisinde ve “an”ı yaşar bir halde bulacaksınız.



Bir şey sizi rahatsız ediyorsa, ondan uzak durmak yerine yaklaşın.


Hepimiz hayat içerisinde acı deneyimler yaşıyoruz. Bu bazen eski sevgilinin özlemi, bazen bir sunum yapmanın endişesi, bazen de sokağın karşısındaki inşaatın sesleri olabiliyor. Eğer izin verirsek, bunların hepsi hayattan aldığımız keyfi azaltabilirler. Çoğunlukla bu tür durumlarda probleme odaklanmak, duyduğumuz sıkıntı hissini arttırır.


Zihnimizin doğal alışkanlığı acıdan kaçınmak şeklindedir. Bu bazen sıkıntı verici bir düşünce ya da his, bazen de bir fiziksel bir acı olabilir. Ancak bir çok durumda olumsuz hisler ve durumlardan kaçamayız ve bunlara direnmek sadece acının artmasına yol açar. Ayrıca kötü hissettiğimiz için kötü hissetmek gibi ikincil duygular da işi daha da zorlaştırır.


Ancak bir çok durumda kabullenmek, yani duyguyu kabullenmek, çözüm yolu olarak karşımıza çıkar. Yaşadığımız duruma ilişkin hislerimizi değiştirmeye çalışmadan, yargılamadan, uzaklaştırmaya çalışmadan sadece hissetmeye çalışmamız. O anki hislerimizi kabul etmek, fazladan olumsuz duyguları engeller ve var olan hislerin de hafiflemesini sağlar.


Bununla beraber, kabullenmek şu an yaşadığınız şeyi seveceksiniz anlamına gelmez. Kabullenmek, şu anı tamamen anlmanıza, dolayısıyla sonrasında ne yapacağınıza iyi bir şekilde karar verebilmenize öncülük edecektir. Değiştiremeyeceğiniz şeyleri kabullenmeniz, değiştirebileceklerinize odaklamanızı sağlar ve çözüme, dolayısıyla olumlu duygulara yol açar.



Bilmediğinizi bilin.


Araba kullanırken ya da yolda yürürken bir anda geçen 10 dakika içerisinde nerelerden geçtiğinizi ve ne yaptığınızı hatırlamadığınız bir an oldu mu? Bu bazen kitap okurken de olur; bir sayfayı okuruz ama ne okuduğumuz hakkında hiçbir fikrimiz yoktur.


Böyle anlara otomatik pilotun devrede olduğu anlar diyebiliriz. Düşüncelerimizde o kadar kaybolmuşuzdur ki etrafımızda olan bitenlerin farkında değilizdir. Sonuç olarak da yaşadığımız hayat, ondan keyif alma fırsatını yakalayamadan geçmiştir.


Bu tür otomatik pilotları ortadan kaldırmanın en iyi yolu, her durumda merak duygusuyla hareket etmekten geçmektedir. Çevrenizde olan bitenlere merakla yaklaşıp, her durumda bir şeyler keşfetmeye çalışmanız yine o “an”da kalmanızı sağlayacaktır. Bu da otomatik pilottan çıkmanızı sağlayacaktır.


Anahtar kelimenin “merak” olması ise bir tesadüf değil. Çünkü bildiğimizi düşündüğümüz şeylere dikkatimizi pek vermeyiz, oysa bilmediğimiz ve merak ettiğimiz şeylere odaklanabiliriz ve böylece “an”da kalabiliriz.



“An”ı yaşamak için çaba gösterin


Bilinçli farkındalık ve içerisinde bulunduğunuz “an”ı yaşamak sadece bu konular hakkında bir şeyle okumakla ortaya çıkmayacaktır. Bunun için çaba göstermeli ve günde bir kaç dakikanızı zihninizi o “an” a odaklamaya çalışarak geçirmelisiniz. Bahsettiğim egzersizleri denemeniz durumunda işe yaradıklarını da görme ihtimaliniz ortaya çıkacaktır.


Bilinçli farkındalık, “an”ı yaşamak ve stres azaltma yöntemleri konusunda daha fazla deneyim sahibi olmak ve psikoterapi süreci içerisinde pratiğini yapmaya karar verirseniz “Terapi Tıp Merkezi”nden bana ulaşabilirsiniz.




bottom of page